top of page
Yazarın fotoğrafıAv. Özgür GÜL

BELİRSİZ ALACAK DAVASI OLARAK AÇILAN ANCAK BELİRSİZ ALACAK DAVASI KOŞULLARININ BULUNMADIĞI DURUMLARDA, KISMİ DAVA KOŞULLARI BULUNUYORSA, MAHKEMENİN DAVAYI KISMİ DAVA OLARAK KARARA BAĞLAMASI GEREKTİĞİ

Dava, her ne kadar belirsiz alacak davası olarak açılmış ise de, dava dilekçesindeki açıklamalar ve dosyaya sunulan belgelerden, alacağın davacı bakımından belirlenebilir nitelikte olduğu dolayısıyla somut olayda belirsiz alacak davası koşullarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince, huzurdaki davanın alacağının belirlenmesi mümkün olduğu halde belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna ulaşılmış ise de davalının eylemleri sebebiyle bir zarara uğradığını iddia eden davacının alacağına kavuşmak için dava açmaktan başka bir yola müracaat etmesi mümkün olmadığından eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Başka bir anlatımla alacağı olduğunu iddia eden davacının alacağının tahsili amacı ile ister kısmi, ister tam eda veya belirsiz alacak davası açmasında her zaman hukuki yararı vardır. Davanın türü başlangıçta var olan hukuki yararı ortadan kaldırmaz. YHGK'nın 16.05.2019 tarih, 2016/22-1166 E. ve 2019/576 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere koşulları oluşmadığı halde belirsiz alacak davası olarak açılan bir dava, usul ekonomisi ilkesi gözetilerek hukuki yarar, yani dava şartı yokluğu nedeni ile hemen usulden reddedilmemelidir. YHGK’nın anılan kararında, bu halde çeşitli ihtimallere göre nasıl işlem tesis edilmesi gerektiği açıklanmış olup, davacının davasını belirsiz alacak davası olarak nitelendirdiği ancak belirsiz alacak davası koşullarının bulunmadığı ihtimalde kısmi dava koşulları bulunuyorsa, başka bir deyişle davanın kısmi dava olarak açılabilmesi mümkün ise, mahkemenin açılmış olan davayı doğrudan bir ara kararıyla kısmi dava olarak görüp karara bağlaması gerektiği

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ'NİN 16.01.2024 TARİH, 2022/4021 ESAS VE 2024/323 KARAR SAYILI İLAMI


İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/730 Esas, 2022/330 Karar

DAVA TARİHİ :

HÜKÜM : Usulden ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemes

SAYISI : 2015/1090 E., 2019/329 K.



Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.


Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.


Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:


I. DAVA


Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile Halk Sigorta arasında 20.11.1996 tarihinde A tipi acentelik sözleşmesi akdedildiği, Halk Sigorta'nın unvanının Yapı Kredi Sigorta A.Ş. olarak değişerek 18.12.2000 tarihinde sağlık branşında ek acentelik sözleşmesi akdedildiği, acentelik sözleşmelerinin 11.08.2011 tarihinde Yapı Kredi Sigorta tarafından tek taraflı olarak feshedildiği, Yapı Kredi Sigorta'nın 30.09.2014 tarihinde sözleşmelerin tümü ve aktifi pasifiyle Allianz Sigorta'ya devredildiği, davalının Kasım 2010 tarihinden itibaren komisyon bedellerini A tipi acente için öngörülen oranlar yerine, B tipi acente oranlarına göre ödemeye başladığı, eksik ödenen komisyon davalı defterlerinde tespit edilebileceğinden davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, IRIS sisteminin davalı tarafından kapatılana kadar müvekkili tarafından etkin olarak kullanıldığı ve A tipi poliçe üretildiği ve komisyonlarının da A tipi ödendiği, davalı tarafından sınav zorunluluğu getirilerek sözleşmeye aykırı olarak ek yükümlülük getirildiği ve B tipi acente komisyonu ödendiği oysa bu dönemde de A tipi poliçe tanzim edildiğini ileri sürerek müvekkiline A tipi acentelere uygulanan komisyon oranlarına göre ödemesi gereken komisyon bedellerinin Kasım 2010 tarihinden itibaren B tipi acenteler için belirlenmiş daha düşük bedellerden ödendiğinin tespitine, eksik ödenen komisyon bedellerinin belirsiz alacak davasına esas olmak üzere şimdilik 15.000,00 TL tutarının faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.


II. CEVAP


Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusunun belirlenebilir olmasına göre davanın, belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı, davacının IRIS sistemine geçmiş olduğu dönemde bu sistemi kullanmak için gerekli eğitimi almadığı ve poliçelerini IRIS sisteminde kendisi üretmeyerek şirket merkezinde üretim yaptırdığı, bu nedenle acentenin komisyon sınıfı A tipinden B tipine dönüştürüldüğü, 26.11.2010 tarihinden sonraki hangi poliçelerin şirket merkezinde üretildiğine ilişkin çalışma dilekçeleri ekinde sunulduğu, davacıya bu konuda gerekli bildirimlerin yapıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.


III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI


İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının IRIS sistemine geçilen dönemde gerekli eğitimi almadığı, poliçelerini kendisi üretemeyecek durumda olması sebebiyle komisyonunun düşürüldüğü ve gerekli bildirimlerin yapıldığını savunmasını ispatlayamadığı ayrıca acentelik sözleşmesinde davalıya bu ve benzeri işlemler sebebiyle tek taraflı olarak komisyon bedellerinde değişiklik yapmak yetkisinin verilmediği, davalının komisyon bedellerinde yaptığı tek taraflı değişikliğin acentelik sözleşmesi hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.


IV. İSTİNAF


A. İstinaf Yoluna Başvuranlar


İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.


B. İstinaf Sebepleri


Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; somut olayda varsa alacak miktarının davacı tarafından tespit edilmesinin imkansız olmaması nedeni ile davanın belirsiz alacak davası şeklinde ikame edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken hatalı olarak kısmen kabul edildiğini, bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilmediğini, davacı acentenin müvekkili şirketin IRIS sistemine geçmiş olduğu dönemde bu sistemi kullanmak için gerekli eğitimi almadığı ve poliçelerini IRIS sisteminde kendisi üretmeyerek şirket merkezinde üretim yaptırdığı, bu nedenle komisyon sınıfının A tipinden B tipine dönüştürüldüğü, davacı tarafın A tipi acente olduğu iddiası ile komisyon bedellerinin eksik ödendiğine ilişkin talebinin kabul edilemeyeceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanı reddine karar verilmesini istemiştir.


C. Gerekçe ve Sonuç


Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının kendi elindeki belge ve kayıtlar ile eksik ödenen komisyonu belirlemesi mümkün olduğundan davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı kabul edilerek hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına, davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.


V. TEMYİZ


A. Temyiz Yoluna Başvuranlar


Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.


B. Temyiz Sebepleri


Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın dosya içeriğine uygun olmadığını, 22.10.2018 tarihli bilirkişi raporunda her teminat için sigorta şirketi tarafından farklı komisyon oranları tespit edilmiş olması nedeni ile acente tarafından alacağın tespiti ve miktarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin müvekkilinden beklenemeyeceğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.


C. Gerekçe


1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme


Uyuşmazlık, acentelik sözleşmesi kapsamında eksik ödenen komisyon bedellerinin tahsili istemine ilişkin açılan davanın belirsiz alacak davası şeklinde ikame edilip edilemeyeceği hususunda toplanmaktadır.


2. İlgili Hukuk


1.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107 ve 109 uncu maddeleri.


2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (YHGK) 16.05.2019 tarih ve 2016/22-1166 E., 2019/576 K, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.06.2022 tarih, 2021/4318E. ve 2022/5118 K., 12.05.2022 tarih, 2020/8201 E. ve 2022/3819 K. sayılı ilamları.


3.Değerlendirme


Dava, her ne kadar belirsiz alacak davası olarak açılmış ise de, dava dilekçesindeki açıklamalar ve dosyaya sunulan belgelerden, alacağın davacı bakımından belirlenebilir nitelikte olduğu dolayısıyla somut olayda belirsiz alacak davası koşullarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince, huzurdaki davanın alacağının belirlenmesi mümkün olduğu halde belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna ulaşılmış ise de davalının eylemleri sebebiyle bir zarara uğradığını iddia eden davacının alacağına kavuşmak için dava açmaktan başka bir yola müracaat etmesi mümkün olmadığından eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Başka bir anlatımla alacağı olduğunu iddia eden davacının alacağının tahsili amacı ile ister kısmi, ister tam eda veya belirsiz alacak davası açmasında her zaman hukuki yararı vardır. Davanın türü başlangıçta var olan hukuki yararı ortadan kaldırmaz. YHGK'nın 16.05.2019 tarih, 2016/22-1166 E. ve 2019/576 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere koşulları oluşmadığı halde belirsiz alacak davası olarak açılan bir dava, usul ekonomisi ilkesi gözetilerek hukuki yarar, yani dava şartı yokluğu nedeni ile hemen usulden reddedilmemelidir. YHGK’nın anılan kararında, bu halde çeşitli ihtimallere göre nasıl işlem tesis edilmesi gerektiği açıklanmış olup, davacının davasını belirsiz alacak davası olarak nitelendirdiği ancak belirsiz alacak davası koşullarının bulunmadığı ihtimalde kısmi dava koşulları bulunuyorsa, başka bir deyişle davanın kısmi dava olarak açılabilmesi mümkün ise, mahkemenin açılmış olan davayı doğrudan bir ara kararıyla kısmi dava olarak görüp karara bağlaması gerektiği belirtilmiştir. Dairemizin son dönem içtihatları da bu yöndedir. (Dairemizin 21/06/2022 tarih, 2021/4318E. ve 2022/5118 K., 12.05.2022 tarih, 2020/8201 E. ve 2022/3819 K. sayılı ilamları)


Yukarıda da ifade edildiği üzere, davaya konu alacak davacı bakımından belirlenebilir nitelikte olup dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının bir kısmını dava ettiği anlaşılmaktadır. Alacağın belirli olduğu hallerde kısmi dava açılmasına cevaz vermeyen 6100 sayılı Kanun'un 109 uncu maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmasıyla birlikte artık belirli olan alacaklar için de kısmi dava açılması mümkün hale geldiğine göre, somut olayda kısmi dava koşulları bulunmaktadır. Bu itibarla, mahkemece davanın dava dilekçesiyle talep edilen tutar bakımından kısmi dava olarak açıldığı kabul edilip, kısmi dava olarak görülüp karara bağlanması gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.


VI. KARAR


Açıklanan sebeplerle;


Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,


Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,


Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,


16.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.




86 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page